Sayfalar

29 Aralık 2014 Pazartesi

Hisler
Varlık, varlık mücadelesi, üstesinden gelmeye çalıştığımız onca uğraş. Kendimizi koruma dürtüsü, gerektiğinde saldırganlık. Bulunduğumuz yeri korumak…

Ya da daha iyisine sahip olmak arzusu... Sürekli gelişmek ama hep geçmişe, ilkele özlem duymak… Hep yeniyi deneyip pişman olma eğilimi… Denemeyipse ukde bırakma hissi. Hep mutlu olmaya çalışıp mutluluğu uzaklaştırma gayreti. Eşiği yükseltmek ve tatminsizlik hissi… Başarmak ve takdir edilme isteği.

Zaman ve değişken hızı… Varlık, insan varlığı. Hata yapmak, sorgulamak ve yeniden hata yapmak… Kısır döngüyü ilelebet sürdürmek ihtiyacı... Karşılanmayan ihtiyaçlar, ona ulaşma hırsı...

Tanımlar uzar gider de yine anlatamaz insanı, varlığı. Değişkendir zira. Bir günü diğerine uymaz. Haliyle tanımlar da birbirine uymaz. Yaşar ve ölür insan, hepsi bu kadar. İşte o zaman başlar asıl hikaye, kim bile.

yazıATOLyesi-Kültür Edebiyat ve Düşünce Dergisi
Sayı:20

25 Aralık 2014 Perşembe

ŞEHİR
Gel ki, bu şehir adımlarınla anlamlansın,
Gel ki, bu şehir nefretim olmaktan çıksın,
Gel ki, nefes alayım.
Gel…
Nazım Hikmet
Bir şehri yaşanabilir kılan nedir hiç düşündünüz mü? Benim aklıma ilk gelenler, şehrin güzelliği, deniz olması, sağladığı avantajlar, ulaşımın kolay olması vs. Evet, bir şehirde yaşamak için deniz şart. Şöyle kendini iyi hissetmediğin zamanlarda kıyısına sığınabildiğin, sesiyle, kokusuyla, havasıyla sana huzur veren bir deniz olmalı. Sonra her baktığında mimarisiyle, yapısıyla, eşsiz güzellikleriyle seni cezbeden bir şehir olmalı. Öyle kafana estiğinde istediğin etkinlikleri yapabildiğin, dolu dolu zamanını geçirebildiğin bir şehir mesela... Yapmakla tükenmeyecek uğraşlar, gezmekle bitmeyecek eşsiz yerler… Bir şehir olmalı, herkesin gönlünde yatan, hayatını geçirmek istediği. Evet, kulağa hoş geliyor, sevdim bu fikri.
O da ne! Birden içimi kötü bir his kaplıyor.  Nedendir bu his, aniden mutluluğumu karanlığa boğan? Şehir diyordum ne güzel, şıkır şıkır, güzel şehir. Ah evet, şehir… Birden etrafıma bakıyorum. Fark ediyorum ki aslında hayalimde tasavvur ettiğim şehirde yaşıyorum. Aman Allah’ım peki o zaman neden bu mutsuzluk? Neden kendimi her kötü hissettiğimde bu şehirden kaçıp gitmek istiyorum? İyiliğin, güzelliğin sana kalsın, istemiyorum seni dercesine hem de… Kaçmak ama nereye? Ne geldi aklına ilk? Benim de o geldi. Yalnızlığından kaçmak ve kendini iyi hissettiğin insanların yanında bulmak kendini... Hani şu küçük, sıkıcı ama sana iyi gelen insanların olduğu şehre mi kaçıyorsun? O halde güzel şehir fikrine ne oldu? Köşeye mi sıkışmış hissettin şimdi? Peki, tamam bu kadar acımasız olmak istemem. Hala düşünecek vaktin var. Pekâlâ, ne diyordum? Küçük ama yalnızlığından kaçabileceğin bir şehir… Kalabalığı az, insanı çok olan şehir… Tek başına direnmek zorunda olmadığın şehir…
Kafamdaki güzel şehir algısı farklı bir şekle bürünmeye başladı yavaş yavaş. Sorumu tekrar düşünüyorum: Bir şehri yaşanabilir kılan nedir? Şimdi verdiğin cevaplar baştakiyle aynıysa boşuna 5 dakikadır kafa yoruyorsun ne yazık ki. Hey, bir dakika! Bir şeyler değişti elbette, nedir bu sabırsızlık? Bir şehri yaşanabilir kılan o şehrin yapay güzelliği değil de beni o şehre bağlayan o şehirde mutlu olmamı sağlayan insanların varlığı. Evet, tam olarak bu… Güzel şehirler elbette birçoğumuzun yaşamak isteyeceği yerlerdir ama terk edilmek istenebiliyor umursanmadan, o şehre bağlayacak bir nedenin yoksa. Sevdiğin insan nerede, işte sen de oradaysan o şehir yaşanabilir. Ama küçük, ama büyük bir şehir… Aldığın nefesi anlamlandıran, mutluluğunun nedeni ve en önemlisi yalnızlığını unutabildiğin şirin bir şehir olmalı insanın yüreğinde.
YazıAtolyesi -Kültür Edebiyat ve Düşünce Dergisi
SAYI:20 

8 Haziran 2014 Pazar

yazıATOLyesi Sayı: 19- Mayıs 2014

GİDEN
Hani hiç beklemediğin anda o gider ya
Bir daha dönmemek üzere
Gider de bir başına bırakır seni
Sen çok güçlüymüşsün gibi…
Güç ver onlara, der gibi bakar
Sanki sen güçlüymüşsün gibi…
Biçare, elden gelmiyor hiçbir şey
Giden geride bıraktı
Kırgınlıkları, aşkı, sevgiyi…
Sana sabret dedi,
Güç ver onlara olur mu, dedi
Söz dedin, gittiğini hissetmeyecekler!
Sen çok güçlüymüşsün gibi…
Söz dedin,
Söz,
Son sözün…


Öznur SARIKAYA
yazıATOLyesi  Sayı: 17 Mayıs 2014


5 Haziran 2014 Perşembe

yazıATOLyesi sayı:19 Mayıs 2014

MECALİM YOK

Gözlerim dolmayın öyle olur olmaz yerlerde
İşte biri gördü!
Şimdi anlat anlatabilirsen.
Yerine koyar kendini;
Ama anlamaz,
Anlamış gibi yapar
Neyse ki gitti…
Şuracıkta dökülün hadi.
Boşalın da utandırmayın beni
Uğraşamam…
Mecalim yok
Derman aramaya...


Öznur SARIKAYA

yazıATOLyesi -19