29 Nisan 2013 Pazartesi

Ne Sözler Ama, Vay Bee

Korkarak Yaşıyorsan

Öyle bir hayat yaşadım ki;
Cenneti de gördüm cehennemi de

Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.

Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım.

Öyle bir rol vermişler ki;
Okudum, okudum anlamadım.

Öyle bir hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım

Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan anladım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım, hem güldüm halime.

Sonra dedim ki,
Söz ver kendine!

Denizleri seviyorsan,
Dalgaları da seveceksin.

Sevilmek istiyorsan,
Önce sevmeyi bileceksin.

Uçmayı seviyorsan,
düşmeyi de bileceksin

Korkarak yaşıyorsan,
Yalnızca; hayatı seyredersin...


Nasıl sözler bunlar, ne kadar anlamlı. Müzik, sözler, şarkı ve ses. Muhteşem kombinasyonun sonucu bu şarkı. 
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredersin... O kadar, kısa ve net. Müthiş.

Bu sözleri Şebnem Ferah'tan duymuştum; daha sonra diksiyon kursunda şiir çalışması yaparken bir de gördüm ki bu Nietsche'nin şiiriymiş. 
Şebnem'e olan hayranlığımda bir değişiklik olmadı elbet. Kaldı ki bu sözlerin Şebnem'in ağzından çıktığına hiç şaşırmazdım.
Her zaman sözlerindeki derinliği sezmişimdir ve hepsinde bir yaşanmışlık, bir duygu vardır sözlerinin. 
O yüzdendir ilkokul dördüncü sınıftan beri ona hayranlığım. Müzik ruhuna onunla kapıldığım için çok şanslıyım velhasıl.
Neyse, Nietsche'nin şiirini(!) paylaşayım derken yine bir şok! E bu şiir Nietsche'nin değilmiş. 
Uzun uzun tartışmalar olmuş farklı farklı forumlarda. Okudum çoğunu tatmin olamadım. 
İkna olmuştum çünkü bu şiirin Nietsche'nin olduğuna. Hatta sevgilisi Salome'ye yazmış. Derken bir yazı dikkatimi çekti. 
Bir vatandaşımız o kadar sıkılmış ki bu tartışmadan, "Nietsche Ağlarken" adlı kitabın yazarı, bilim adamı İrvin Yalom'a mail atmış. Konuyu açıklamış. 
O da üç saat sonra dönüt  vermiş:
Dear ozlem, this cant be written by Nietzsche, i've never seen it before -- Irvin Yalom" (Sevgili Özlem bu şiir Nietsche tarafından yazılmış olamaz, daha önce hiç görmedim.) 
Bu sefer bende yine 'disequilibrium' durumu oldu. Yani memnun kalamadım yeni bilgilerimden equilibrium haline geçemedim. 
Sonuç olarak, benim de hoşuma giden, bu sözler Şebnem Ferah’ın sözleri olduğuydu. (işte bu J )
Bugün zaten porselen ve seramiğin ayrı şeyler olduğunu öğrendiğimde de aynı şeyi hissetmiştim. Yıllardır çok da üzerine düşünmediğim ama aynı olarak bildiğim şeyler farklıymış meğer. 
Hoş, bu durum şimdi bildiklerimin yanlışlığına ileride rastlayacağımdan daha az etkili olamazdı ama yine de insan bir garip oluyor. 
Farklılarmış bahsettik madem kısa bir paragraf ekleyeyim dedim öğrenelim neymiş.

"İki ürün grubunun da, gerek hammaddeleri ve gerekse üretim şekilleri tamamen farklıdır. 
Bu farklılıklar, ürün özelliklerine yansımaktadır. Seramik ürünlerin pişirim sıcaklıkları porselen ürünlerden daha düşük olduğu için, poroz (su geçirgen) ürünlerdir. 
Bunun sonucunda, seramik ürünlerde uzun süreli kullanımlarda, su emmesinden kaynaklanan sır çatlakları ortaya çıkar. 
Ayrıca, pişirim sıcaklığının düşük olmasından dolayı, sır sert bir darbeyle çatlayabilir. Bir diğer fark ise, seramik ürünler ışığı geçirmezken, porselen ürünler ışık geçirgenliği özelliğine sahiptirler."

Bir şiirden, şarkıdan buralara gelmek beni de şaşırttı sevgili takipçi fakat doğaçlama bir yazı da ancak bu kadar olur herhalde. 

*Mutluluğu yakalamak ve bırakmamak ümidiyle...